Sunday, December 12, 2010

Dünyanın belki de en güzel panoraması.

İstanbul’un en güzel panaromasının ya Cihangir sırtlarından ya da Harem, Üsküdar arası sahil yolundan olduğu söylenir.  Bence değil İstanbul’un belki de düğnyanın en güzel panaromalarından biridir, Harem, Üsküdar sahil yolundan görülen. 

Tarihi yarımada gözler önündedir.  Sürekli feribot, vapur ve gemiler ile bir hareketlilik vardır.  Güneş tam karşıdan batar ve kızıla boyar o güzelim Marmara çıkışını Boğaz’ın.  Topkaı Sarayı bile gölgesinde kalır o anıtsal camilerin.  Geçen gemiler farkına varmadan koca Mimar Sinan’ı ve öğrencisi Sedefkar Meğmet Ağa’yı selamlarlar.  Ayasofya ise tüm haşmeti ile düne, bugüne ve yarına şahitliğine devam eder.

Bugün yine oradaydım.  Çayımı yudumlarken önce deniz kızıla bulandı ve ardından gök turuncuya.  Bulutlar düşecek gibiydi gökyüzünden ve Ayasofya’nın üstü yine aydınlık.
Soğuk, biraz ıslak fakat güzel bir pazar akşamüstüydü.  İnsanın yaşamında yazılan ve sonra unutulan güzel bir an.  Aslında unutulan bu anlar yaşamı, yaşanılası kılan.  Bu da öyle bir pazar akşamüstüydü benim için.

No comments:

Post a Comment