Friday, December 2, 2011

Devletin varlık nedeni (Raison D’etre) ve anarşi üzerine bir deneme.

Devletin varlık nedeni bir çok felsefi ya da sosyal tartışmaya zemin olmuştur ve olmaktadır. Thomas Hobbes ve John Locke gibi filozofların görüşlerine dayanan Sosyal Antlaşmacılık kuramına dayandırılır genel olarak devlet oluşumu ve varlık nedeni. İnsanların karmaşa ve belirsizlikten korkmaları anlaşılabilir bir durumdur. İnsanoğlu her zaman ortalamaya yani istikrara yatkındır. Ve istikrarın koruması söylemi insanoğlunu devlet kavramına taşımıştır. Yani devletin varoluş nedeni insanoğlunun karmaşadan, kaosdan korkusudur. İnsan bu korkuya dayandırdığı bir sosyal antlaşma ile daha güvenli bir yaşam için bazı hak ve özgürlüklerini bir üst otoriteye devretmiştir.
Bu durum modern devletin kuruluşu olarak görülebilir. Fakat geçen yüzyıllar hatta binyıllar göstermiştir ki, sosyal antlaşmanın pek de sosyal olmayan sonuçları olmaktadır. Bu aşamada insanoğlu bir ikilem yaşamaktadır. Aslında ortada bir ikilem yoktur, devlet olabildiğince çoğunluğu temsil eder ve korur. Asla tüm toplumu değil. Siyaset bilimi geliştikçe ve devlet içinde ya da dışında kullanılan teknikler ve demokratik araçlar çoğaldıkça; çoğunluk kavramı da belirsiz olmaya başlamıştır. Daha açık bir söyleyişle devlet asli görevini ve hizmet ettiği kesimi daraltmasına rağmen çoğunluk gücüne kavuşabilmektedir. Bunun bir çok örneği mevcuttur. Sosyal antlaşma ile yaratılan devlet yeri geldiğinde, onun varoluş sebebine o kaosu da yaşatmakta ve güç kullanmaktadır.
Bu halkın ve devletin karşı, karşıya geldiği ve güç kullanımı yaşanan durumlarda, ki Yunanistan en son ve canlı örneğidir, bu durum hemen anarşi olarak tanımlanır ya da özdeşleştirilir. Aslında bu tanımlama ne yazık ki çok yanlıştır zira anarşi tanımı uluslararası ilişkiler yönünden çok açıktır. Anarşi, uluslararası ilişkiler disiplinine göre, meşru olmayan her hangi bir otoritenin yönetimi eline geçirmesidir. Bu tanım çok açıktır ve o nedenle anarşi çok basit bir durumdur. Yaşana kaotik ortamın anarşi ile ilgisi yoktur. Örneğin bir cuntanın ülkede düzeni silah zoruyla sağlaması, o yönetimi meşru kılmayacağı gibi anarşist bir yönetim olduğu gerçeğini değiştirmez.
O zaman şu an Yunanistan’da olan ya da ülkemizde de zaman, zaman gerçekleşen olaylar ve bu olaylar anarşi değildir, ya da kişiler anarşist değildir. Anlam ve kavram olarak sadece yönetimler anarşist olabilirler. Bu durumlar aslen hem halk vemm devlet tarafından maksadı aşan bir güç kullanımı ya da yetki ve hakların içinde bulunulan durum nedeni ile yanlış kullanılmasıdır.
Bu durumda iki soru gündeme gelecektir. Bu denli büyük bir sosyal patlama ya da münferid görünen sürekli olaylar gerçekleşiyor ise, ya devlet varoluş nedeninden uzaklaşmıştır ya da teorik olarak anarşiye doğru gitmerktedir. Bu görüşler tamamen felsefik ve sosyal bilimler kaynaklı olduğundan konunun siyasal bilimler ya da hukuk açısından incelenmesi farklı olacaktır. Yine de her durumu yaratan bir tetikleyici oluğunu göz önüne alarak, işin aslına yapılacak bir inceleme ve kendini sorgulama faydalı olacaktır.

No comments:

Post a Comment